GNU’nun 40. Yılında Özgür Yazılım Vakfı’na Bir Bakış

Bugün kullandığınız teknolojinin (belki de neredeyse tamamının) ortaya çıkışını veya gelişimini hatalı çalışan bir yazıcıya borçlu olduğuna inanır mısınız?

İlgili: Özgür Yazılım Felsefesi’nin Omurgası GNU’yu Anlamak

1980’lerin başında, Richard M. Stallman (RMS) adlı bir Yapay Zeka Laboratuvarı(MIT) programcısı, güvenilmezliğiyle ünlü bir yazıcı olan Xerox 9700 ile sorun yaşıyordu. Sık sık yaşanan sıkışmaları kullanıcılara bildirmek için yazılımını değiştirmek istiyordu. Bu iyi bir fikirdi ama, bu değişikliği yapmak için kaynak koduna ulaşamadı. Bu, MIT’ın açık ahlak anlayışına aykırıydı. Bu nedenle yazılım kodunun ücretsiz olması gerektiğine karar verdi. Bedava olması anlamında özgür değil ama, ifade özgürlüğü anlamında özgür!

Ayrıca RMS, 1982’de MIT’ın ücretsiz Uyumsuz Zaman Paylaşımı Sistemi (ITS) yerine, özgür olmayan zaman paylaşım sistemine sahip bir DEC PDP-10 bilgisayarı satın almasına sinirlendi.

RMS, kullanıcıların yazılımı kullanmakta, değiştirmekte ve dağıtmakta özgür olmasını istiyordu. 1983’e gelindiğinde bu vizyon bir misyona dönüştü: Unix benzeri özgür bir işletim sistemi yaratmak. Böylece “GNU Unix Değildir” anlamına gelen GNU doğdu.

O zamanlar RMS’nin yazdığı gibi, “Bu Şükran Günü’nden başlayarak, GNU adında (GNU’nun Unix Değili için) tam Unix uyumlu bir yazılım sistemi yazacağım ve onu kullanabilen herkese ücretsiz olarak dağıtacağım. Zaman, para, programlara ve ekipmanlara büyük ihtiyaç var.”

Bir işletim sistemi yazma hayali asla gerçekleşmedi. İşletim sistemi çekirdek projesi GNU Hurd henüz tamamlanmadı. Ancak kapalı kaynak/özel mülk yazılımın antisosyal, etik dışı ve kesinlikle yanlış olduğu fikrinden ilham alarak o ve diğerleri GNU yazılım ailesini oluşturmaya başladılar ki ondan çok sayıda başka program ortaya çıkacaktı.

RMS en büyük başarısını GNU Kamu Lisansı (GPL)‘den elde etti.

RMS, EMACS topluluğunun, diğer adıyla EMACS Komünü’nün resmi olmayan kuralları altında, kendi EMACS versiyonunu bile kontrol edemediğini fark etti. RMS ve meslektaşları, kullanıcıların, değişikliklerini yayımladıkları sürece GNU Emacs kodunu değiştirebileceklerine ve “türev” çalışmalarının da aynı GNU EMACS Lisansına sahip olacağına karar verdi. Böylece GNU Genel Kamu Lisansına (GPL) yönelik ilk adımlar atılıyordu.

İnsanların, özgür yazılım olarak paylaştıkları sürece, kodu değiştirmekte özgür oldukları yönündeki radikal fikir, açık kaynağın temeliydi.

Özgür yazılım fikri, özgür yazılımın kendisinden çok daha eskidir!

Bilgi işlemin başlangıcında, yazılım basitçe paylaşılıyordu. Ancak 1969’daki ABD ile IBM arasındaki rekabet davasının beklenmedik bir yan etkisi olarak, DEC ve IBM gibi ana bilgisayar ve mini bilgisayarlar, özgür yazılımları bir araya getirmeyi bıraktı ve kapalı kaynak/özel mülk işletim sistemleri ve programları satmaya başladı. 70’lerin sonu ve 80’lerin başında kapalı kaynak/özel mülk yazılımlar yeni norm haline geliyordu.

Mark Fischer ve Jerry Cohen’in ve özgür yazılım geliştiricisi John Gilmore’un yardımıyla RMS, GNU Emacs Lisansı’nın çok sınırlı olduğunu fark etti. Fischer, RMS’yi telif hakkını lisans için temel olarak kullanmaya teşvik ederken, Gilmore şunu önerdi: “Muhtemelen lisanstan “Emacs”ı kaldırmalı ve onu “Yazılım” veya başka bir şeyle değiştirmelisiniz. Emacs GNU sisteminin en büyük parçasıdır ve lisans bunların tamamı için geçerlidir.”

RMS, bu fikirleri alarak GPL’nin ilk versiyonunu oluşturdu.

Dört temel özgürlük artık tüm Özgür Yazılım ve açık kaynak lisansları için temel teşkil etmektedir.

  • Programı herhangi bir amaç için dilediğiniz gibi çalıştırma özgürlüğü.
  • Programın nasıl çalıştığını inceleme ve onu, bilgisayar işlemlerinizi istediğiniz gibi yapacak şekilde değiştirme özgürlüğü. Kaynak koduna erişim bunun için bir ön koşuldur.
  • Başkalarına yardım edebilmeniz için kopyaları yeniden dağıtma özgürlüğü.
  • Değiştirilen versiyonlarınızın kopyalarını başkalarına dağıtma özgürlüğü. Bunu yaparak tüm topluluğa değişikliklerinizden faydalanma şansı verebilirsiniz. Kaynak koduna erişim bunun için bir ön koşuldur.

GPL yıllar geçtikçe gelişecek ve önemi artacaktı. GPLv2, Linux lisansı olduğundan belki de varyantlarının en önemlisidir. En güncel sürüm olan GPLv3, özgür yazılım kavramlarını dijital haklar yönetimini (DRM) ve patentleri kapsayacak şekilde genişletti.

GNU program gelişiminin desteklenmesine yardımcı olmak amacıyla, 1985 yılında, GPL’yi ve özgür yazılım hareketi programcılarını desteklemek ve tanıtmak amacıyla Özgür Yazılım Vakfı (FSF) kuruldu. Bir sonraki önemli dönüm noktası ise 1987’de GNU C Derleyicisinin (GCC) geliştirilmesiydi. GCC yalnızca ücretsiz olmasıyla değil, birçok çağdaş derleyiciden daha iyi performans göstermesiyle de hızlı bir şekilde benimsenmesini sağladı ve projenin ivme kazanmasına katkıda bulundu.

Başka GNU programları da var elbette. Bunlar arasında GNU Proje Hata Ayıklayıcısı (Gdb); GRUB önyükleyici ve GNU Common Lisp’i sayabiliriz.

Bütün bu önemli mücadelede en dramatik nokta, RMS’nin hiçbir zaman başarılı bir şekilde bir işletim sistemi oluşturamamasıdır. 90’ların başında GNU Projesi Unix sisteminin çoğunu başarıyla yeniden yazmıştı. Ancak yine de göze çarpan bir istisna vardı: İşletim sistemi çekirdeği.

Finlandiyalı bilgisayar bilimi öğrencisi Linus Torvalds, 1991 yılında bir hobi projesi olarak işletim sistemi çekirdeği üzerinde çalışmaya başladı. Linux adı verilen bu çekirdek, GNU sistemiyle birleşerek tamamen özgür bir işletim sistemi oluşturdu. Halâ Stallman ve FSF, Linux’un “GNU/Linux” olarak bilinmesi gerektiğinde ısrar ediyor.

Yıllar içinde RMS’nin tartışmalı bir üne sahip olması da GNU’ya yardımcı olmadı. Bugün, yani 2023 yılında RMS hâlâ FSF Yönetim Kurulu üyesidir. FSF, ayrıca, eksiksiz bir özgür yazılım işletim sistemi yaratmaya çalışan GNU Projesi’ne de sponsorluk yapmaktadır. FSF, aynı zamanda birçok GNU programının telif haklarını da elinde bulundurmaktadır.

Yıllar geçtikçe bazı geliştiriciler ve işletmeler GPL’nin çok kısıtlayıcı olduğunu düşünmeye başladı. Bu, Apache Lisansı ve MIT Lisansı gibi daha hoşgörülü koşullar sunan alternatif lisansların ortaya çıkmasına yol açtı. Bu da açık kaynağın ortaya çıkmasına katkıda bulundu.

GNU ve RMS muhalefetle karşı karşıya kalmış ve sorunlar yaşamış olsalar da, temel gerçek, dünyayı değiştirdikleridir. Geliştiriciler için GNU’nun mirası, yazılımın kullanıcılarını kısıtlamak değil, güçlendirmesi gerektiği fikrinin kalıcı bir kanıtı olmaya devam ediyor.

Gerçek dünyaya katkıları ise çok derin oldu. GPL olmadan, özgür yazılım veya açık kaynaklı yazılım olmaz. Aslında onsuz hayatımızın nasıl olacağını hayal etmek neredeyse imkansız. İnternetten bulut hizmetlerinize ve oyunlarınıza kadar günümüzde bilgisayarda kullandığınız hemen hemen her şey, gelişimini GNU’ya ve onun öncü çalışmalarına borçludur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir