Fındığın Düşündürdükleri

Yine bir fındık mevsimi geldi çattı. Bir telaş ki sorma gitsin. Bu telaş bizi de sarıp sarmalamışken, fındığın bizim için ifade ettikleri hakkında düşündüm.

Bizim buralarda hayat fındığa endekslidir. Farkında olsak da olmasak da, hayatımız fındığın etrafında şekillenir. Her şey fındığa göre, “fındığın durumuna göre” ayarlanır.

Fındıkla ilgili bir sürü kavram oluşmuştur hayatımızda:

Fındığa gitmek, fındıktan gelmek, fındık öncesi, fındık sonrası, fındık veresiye, fındık alasıya, fındık eksiği görmek…

Liste böyle uzar gider.

Borçlanacaksan fındık veresiye borçlanırsın, fındığını toplar satar, borcunu ödersin. Borç vereceksen fındık alasıya verirsin, vereceklin fındığını toplar, satar, alacağını alırsın.

Düğünler fındık öncesine ya da fındık sonrasına denk getirilmeye çalışılır. Fındık öncesi yapılır, zira akrabayı taallukat, eş dost memlekete sökün etmiştir. Fındık sonrası yapılır, bunda da kimse henüz memleketten çekilmemiştir ya, yine de fındık öncesi her zaman avantajlıdır. Zekidir fındıkçı.

Bizim buralara yazın tatile diye gelinir, ama biz biliriz ki onun aslı fındık toplamaktır. Yaz tatili fındık bahçelerinde geçirilir. Ha, fırsat bulup da yaylaya gidebildiysen, işte yaptın tatili.

İki elin kanda da olsa, bir yolu bulunur, fındığa gelinir. Fındıkçılar gelince, onların kalabalığından yerli plakalı araçlar arada kaybolur gider. Hemen her illin plakasını görmek mümkündür de, özellikle İstanbul’dan gelen 34 plakalı araçlar o kadar çoktur ki, kendi memleketinde olduğunu unutur da İstanbul’dayım sanırsın. Bir fındıkta böyledir bu, bir de bayramlarda.

Teey bilmem ne memleketteki gurbetçiler bile fındığa denk getirirler tatillerini.

Fındık öncesi “ilaç, gübre atılır”, “ışkın alınır”, “ot vurulur”. İlaçlama ve ot vurma zamanı köylerin içi motor homurtusundan geçilmez bir zaman.

Öyle fındık toplandıktan sonra da bitmez işi fındığın. Fındık bahçelerinin “bahçelenmesi” gerekir. “Bahçelemek” demek, zayıf, hasta, kocamış dalları kesmek demektir, yani bir nevi budama. “Bahçelemekle” iş bitmez, “bahçelenen” bahçeyi temizlemek de gerekir.

Fındık bahçesine öyle her ayakkabı layık değildir. Fındık bahçesinin hakkı kara lastikle verilir, bizim buralardaki adıyla “panpan lastik”. Envai çeşidi vardır: Keçelisi, keçesizi, grisi, siyahı, renklisi, renksizi, hatta peştamal desenlisi. Bir de eskilerin tabiriyle “derbey” olanı vardır ki, bilmek için biraz “eskimiş” olmak gerekir. Hele fındık bahçesine başka bir ayakkabıyla gir bakalım, o yamada, bir de yağdıysa kendini toprağı öperken buluyor musun, bulmuyor musun!

Fındık toplandıktan sonra bir süre de patoz sesleri yankılanır köylerin dört bir yanından, fındık patoza verilir.

Sonrası harman. Harmana sesersin fındığı. Şimdi bul güzel havayı da kurut bakalım. Ağustos ayında bu da ayrı bir derttir. Yağmaz yağmaz da mübarek hava, tam fındık kurutma zamanı zırıl zırıl ağlayacağı tutar. Fındıkçının bir gözü mavi sonsuzluktadır artık. Bulut geldi, aman çise düştü, çıt pıt, harmanın üstünü kapat. Çok geçmedi, güneş yüzünü azıcık gösterdi, koş zayi olmasın. Aç kapa, aç kapa, havayla köşe kapmaca oynanır. Bazen bu da olmaz, gün, belki de günler boyu harmanın üstünü açtırmaz mübarek.

Kuruttun mu fındığını? Tamam, artık satma zamanı gelmiştir. Ağustos ayı gelmeden, başlayarak fiyat tahminleri zaten yapılmıştır. “Bu sene fındık fiyatı ne olacak?”, “Hükümet ne kadar verecek?”, “Verilen fiyat üreticiyi tatmin edecek mi?” Vesair, vesair, sürer gider, hiç bitmez. Sen ne dersen de, artık olan olmuş, biten bitmiş, üst makamlar fındığın fiyatını belirlemiştir. Kimileri memnun, kimileri de her zaman şikayetçi. Sonuçta memnun olan da satacak, olmayan da. Fındık bu, sezonunda satılmazsa, sonraki sezonda istenilen parayı etmez.

Ya devlete satarsın fındığını, ya tüccara. Uğraşmak istemeyenler ya da acelesi olanlar için adres tüccar kapısıdır. Tüccar aç kurt gibidir. Daha ucuza kapmak için üreticinin elinden fındığını, kantarıyla oynayan da olur, randımanı düşük getiren de. Hakkını yemeyelim, dürüstçe işini yapanlar da bulunur aralarında.

Sattın mı fındığını? Artık bir sonraki fındığa kadar süpürülüp gitme zamanı gelmiştir. Yabancı plakalı araçlar azaldıysa, anla ki fındık bitmiştir. Okula gidecek öğrencisi olanlar Eylül ayıyla birlikte çekilmeye başlarken, daha rahat olanlar biraz daha esnek hareket edebilirler bu konuda. Onlar kışı beklerler.

Fındık bizim kaderimizdir. Amir de olsak memur da, zengin de olsak, fakir de, o fındık ne dalda kalacak ne yerde. Atadan, dededen muhakkak az çok, bir parça yer muhakkak kalmıştır. İhtiyacımız olsun olmasın, o yer bakılacak, o fındık toplanacaktır. Kutsal bir vazife gibidir fındık toplamak bizim için. Büyüklerimiz derlerdi ki “Fındık zamanı mezardaki ölüler bile dirilir.” Varın gerisini siz hesaplayın.

Yerini bakmazsan eğer, ayıplanırsın, hoş görülmez. “Falancanın oğlu yerini orman etmiş,” derler. Kimse “falancanın kızı” demez, fındık işi erkeğe zimmetli bir şeydir.

Bir “şey” insanların kaderini derinden etkiliyorsa, yaşamını onun etrafında şekillendiriyorsa, işte “o şey” bizim için fındıktır.

Fındık bizim için hayattır!

Temmuz 2022, Bulancak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir